Mobilite alanında öncü şirketlerden biri olan Michelin, 2050 yılına kadar Michelin lastiklerinde yüzde yüz sürdürülebilir malzemeler kullanımı hedefi başta olmak üzere çevresel taahhüdünü açıkladı.
2010 ile 2030 yılları arasında CO2 emisyonlarının yüzde 50 azaltılması ara hedefiyle 2050 yılına kadar net sıfır emisyona ulaşmayı planlayan Michelin, su tüketimini de 2030 yılı itibarıyla yüzde 30’dan fazla azaltma doğrultusunda aksiyonlar alıyor.
Michelin, Batı Avrupa’daki en büyük lastik fabrikası ve en modern tesislerinden biri olan İtalya’nın Cuneo kentindeki endüstriyel tesisinde “Uluslararası Medya Günü” organizasyonunu gerçekleştirdi. Sürücüler, üreticiler ve küresel ısınma açısından söz konusu olan yeni gereklilikler karşısında lastik pazarının gelişimini ve insanlara, teknolojiye ve çevreye ilişkin yeni zorluklar karşısında tesislerin dönüşümünün ele alındığı organizasyonda, Michelin, 2050 yılına kadar lastiklerinde yüzde yüz sürdürülebilir malzeme kullanımı hedefi olmak üzere çevresel taahhüdünü açıkladı.
Son birkaç yılda yaşanan gelişmeler sonucunda otomobil pazarlarının köklü bir değişim sürecine girdiğini, geçtiğimiz 30 yıl içerisinde ise dünyanın dört bir yanındaki tüketicilerin kullanım alışkanlarının ve ihtiyaçlarının büyük ölçüde değiştiğinin altını çizen Michelin, tüm bunları etkileyen faktörler arasında daha kişisel, daha konforlu ve daha güvenli araçların yükselişinin yanı sıra araç paylaşımı veya araç kiralama sektörünün gelişiminin yer aldığını vurgularken; küresel ısınma ve giderek katılaşan çevresel kısıtların birçok pazarda ciddi bir etkisi olduğunu belirtiyor.
Lastik Pazarının Ana Trendlerini Desteklemek Önem Taşıyor
Araçların gelişmesi ile genişleyen lastik ebatları son dönemde öne çıkan bir trend olarak görülüyor. Bu trendin küresel ısınma ve kaynak kıtlığı bağlamında tüketim ve CO2 emisyonları üzerinde doğrudan bir etkiye sahip olduğunu aktaran Michelin, bu paradoksa teknolojiyi kullanarak yanıt verdiklerine örnek olarak Michelin ürünlerindeki yuvarlanma direncinin azaltıldığını gösteriyor. 2021 yılında lastiklerinin yaklaşık 3,4 milyar litre yakıt tasarrufu sunmasını ve dolayısıyla 2010 yılına kıyasla 8,7 milyon metrik ton CO2 salınımının önlenmesini sağlandığını belirten Michelin, bu enerji verimliliğini %10 oranında iyileştirerek 2030 yılında da çalışmalarına devam edeceklerini vurguluyor.
Bir başka trend olarak dört mevsim lastik segmentinin Avrupa’daki güçlü gelişiminin ele alındığı organizasyonda Michelin, sürücülerin uzun zamandır kullanmaktan kaçındığı dört mevsim lastiklerinin Avrupa’da ciddi bir başarı yakaladığı ve satışlarının son birkaç yılda üç katına çıktığının altını çiziyor. Dört mevsim lastik segmentinin özellikle Michelin tarafından gerçekleştirilen teknolojik atılımlarla göz alıcı performansı ve kullanım kolaylığı için tercih edildiği vurgulanıyor. Bu pazarda Grup, önümüzdeki beş yıllık süreçte %11’den daha yüksek oranda büyüme bekliyor. Bu alanda; Küresel ısınma, öngörülemeyen ve ani hava değişimleri, Avrupa yönetmeliklerindeki değişiklikler, yaz ve kış mevsimleri için iki ayrı grup lastik satın almak istemeyen tüketicilere sağlanan avantajlar ve Araç filoları ve kiralama iş kollarının gelişimi gibi faktörlerin katkıda bulunacağına işaret ediliyor.
Lastik pazarında bir başka trend olarak ise elektrikli araçların yükselişi ile lastiklerin ilgi odağı haline gelmesi gözlemleniyor. Araçların performansı ve kısıtları nedeniyle lastiklere ilişkin beklentiler arttığını vurgulan Michelin, elektrikli araçların performans gösterebilmesi adına lastiklerin hızlanma ve yavaşlama esnasında tork değerinin artması sebebiyle uzun ömürlülük, otonomi açısından temel faktör olan yuvarlanma direnci, akülerin ağırlığının taşınması açısından esas olan yük kapasitesi ve elektrikli araçların ürettiği gürültünün yüzde 70’inin motor kaynaklı değil sürüş kaynaklı oluştuğu için gürültü azaltma özelliklerine sahip olması gerektiğini aktarıyor. Tüm bu gereklilikler ise Michelin’in teknolojilerini ve bilgi birikimini tam anlamıyla kullanabilmesi için benzersiz bir fırsat olarak görülüyor.
Kapsamlı Bir Dönüşüm Geçiren Fabrikalar
Lastik pazarında yaşanan gelişmelere ve trendlere ek olarak mevcut durumda Grubun fabrikalarında gerçekleşen dönüşümlerinin de ele alındığı organizasyonunda son birkaç yıldır Michelin’in üretim tesislerinde insan, teknoloji ve çevre başlıkları olmak üzere üçlü değişiklik gerçekleştirildiği vurgulanıyor. Öyle ki, liderlik modelini temel alarak sorumluluk alma konsepti açısından iddialı bir iş dönüşümü başlattıklarını belirten Michelin, bu dönüşüm ile bugün büyük başarılar elde ediyor. Michelin, üretim ekiplerinin çalışmalarını iyileştirmek için 15 yıldır fabrikalarında bu çığır açan yönetimsel yenilik süreçlerini geliştiriyor. Bugün bu kapsamlı değişim, fabrikaların özellikle endüstriyel mesleklerin çekiciliğini artırma zorluğuna yanıt verme konusunda daha iyi ekonomik performans sergilemesine katkıda bulunuyor.
Michelin ayrıca, dijitalleşme ve yapay zeka kullanımıyla sektörü de dönüştürüyor. Robotları yapay zeka ile bir araya getiren Factory 4.0, özellikle arızaların öngörülmesine, üretim kalitesinin ve esnekliğinin artırılmasına ve çalışma koşullarının ve çalışan niteliklerinin iyileştirilmesine olanak sağlayarak dönüşümün ölçeğini artırıyor.
Dünya genelinde 85’ten fazla tesiste faaliyet gösteren, yılda yaklaşık 200 milyona yakın lastik üreten ve sektördeki yaklaşık 81.000 kişiye istihdam imkanı sağlayan Michelin, 2005 ile 2019 yılları arasında fabrikalarının çevresel etkisini yarıya düşürdü. Grubun bundan sonraki süreçte 2010 ile 2030 yılları arasında CO2 emisyonlarının yüzde 50 azaltılması ara hedefiyle 2050 yılına kadar net sıfır emisyona ulaşmak yer alıyor. Bu hedefe ulaşmanın tek yolu, Grubun enerji tasarrufu ve yeşil enerjiye geçiş bağlamındaki çabalarını hızlandırması olarak görülüyor. Michelin yalnızca CO2 emisyonlarının etkisini azaltmakla kalmak istemiyor; Grup aynı zamanda su tüketimini de 2030 yılı itibarıyla yüzde 30’dan fazla azaltma doğrultusunda aksiyonlar alıyor.