LASTİK MAGAZİN olarak yaşanmakta olan Covid19 pandemi sürecinde sektörümüzün her kesimine moral, motivasyon, bilgi ve tecrübe aktarımlarıyla iletişimde kalmak için sektörümüzün yönetici ve yönlendirici isimlerinin görüşlerini paylaşıyoruz.
KORONAVİRÜS PANDEMİSİNİN EKONOMİK ETKİLERİ Serkan BAKIRTAŞ – TOBFED Türkiye Otomotiv Bakım Dernekleri Konfederasyonu Başkanı
İlk olarak Aralık 2019’da Çin’de görülen ve Covid-19 adı verilen koronavirüs büyük bir hızla tüm dünyaya yayıldı. Covid-19 virüsü çok geçmeden Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından da pandemi olarak ilan edildi. 21 Nisan itibarıyla tüm dünyada yaklaşık 2,5 milyon insanı enfekte ettiği tespit edilen ve 170 binin üzerinde insanın da hayatını kaybetmesine yola açan bu virüsün hem dünyada hem de Türkiye’de derin ekonomik etkiler ortaya çıkardığını ifade etmek gerekir. Hatta, koronavirüs salgınının neden olduğu bu duruma “Koronavirüs Ekonomik Krizi” demek de mümkün.
Öncelikle şunu ifade edelim ki, koronavirüs ekonomik krizi daha önce yaşanan yerel ve global pek çok krizden de oldukça farklı özellikler gösteriyor. Dolayısıyla sonuçları da bu krizlerden farklı ve belki de daha derin olacağa benziyor. Şöyle ki, salgın sebebiyle tüm dünyada uygulanan sokağa çıkma yasakları, kısıtlamaları ve karantina uygulamaları sebebiyle insanlar evlerine kapanmakta, firmalar üretimlerini durdurmakta veya kısmakta ve özellikte hizmet sektöründe faaliyet gösteren işletmeler faaliyetlerini yürütememektedir. Böylelikle, ekonomik sistemin temelini oluşturan üretim ve tüketim faaliyetleri sekteye uğramaktadır.
Günümüzde ülkelerin neredeyse tamamının ekonomileri dışa açıktır. Yani hem üretim açısından hem de tüketim bakımından ülkeler diğer ülkelerle ticari ilişkiler kurmakta ve birbirlerine az veya çok bağımlı hale gelmektedir. Dolayısıyla bir ülkede ortaya çıkan herhangi bir kriz diğer ülkelerde de irili ufaklı ekonomik etkiler ortaya çıkarmaktadır. Koronavirüs pandemisi de bu bakımdan ülke ekonomilerini yerel olarak etkilediği gibi bu ülkelerin üretim, tedarik ve ticaret zincirleriyle global olarak da etkilemektedir. Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) koronavirüs pandemisinin dünya ticaretine olan etkilerinin diğer krizlerinkinden çok daha derin olacağını ifade etmektedir. DTÖ’nün öngörülerine göre dünya ticaretinin bu yıl %13 ila %32 arasında azalacağı tahmin edilmektedir. Dünya ticareti ile global ekonomik büyüme arasındaki yüksek korelasyon düşünüldüğünde global ekonomik büyümenin de koronavirüs krizinden ne denli etkilenebileceği anlaşılabilecektir. Zira, IMF’de nisan ayı raporunda 2020 yılında tüm ülkeler ve bölgeler için ekonomik büyüme, işsizlik, cari açık gibi makroekonomik değişkenlere yönelik tahminlerde bulunulmuştur. IMF 2020 yılında dünya ekonomisinin %3 daralacağını öngörmektedir. Bu daralmada aslan payını ise gelişmiş ülkeler almaktadır. Gelişmiş ülkelerde 2020 yılında ekonomik daralmanın %6 olacağı tahmin edilmektedir. Gelişmekte olan ülkelerde ise ekonomik daralmanın %1 olarak gerçekleşeceği öngörülmektedir. Ekonomik daralmanın beraberinde işsizliğin de dünya genelinde yükseleceği tahmin edilmektedir.
Koronavirüs pandemisi emtia piyasalarında da fiyatların oldukça düşmesine sebep olmuştur. Özellikle petrol fiyatları şimdiye dek yaşamadığı oranda düşüşler yaşamaktadır. Daralan ekonomiler sebebiyle düşen talep sonucunda fiyatların daha da aşağıya gidebileceğini söylemek zor olmayacaktır. Geçtiğimiz haftalarda OPEC+ ülkelerinin mutabakatıyla açıklanan arz kesintileri petrol fiyatının düşüşünü engellemeye çalışsa da bu kesintilerin düşen talep sebebiyle ortaya çıkacak fiyat düşüşlerinin önüne geçip geçemeyeceğini önümüzdeki günler gösterecektir.
Tabi ki, salgının global ekonomik aktivite üzerindeki etkilerini anlamaya, açıklamaya ve tahmin etmeye yönelik pek çok çalışma yapılmaktadır. Bunun yanında da tüm dünyada ülke ekonomilerinin ayakta tutulması adına da hükümetler peşi sıra destek paketleri açıklamaktadır. Bu destek paketlerinin büyüklükleri de ülkelerin sahip olduğu kaynaklarla orantılıdır. Öte yandan gelişmiş ülkelerdeki daralmaların daha yüksek olacağı da öngörüldüğünden bu ekonomilerde işlerin rayına oturtulması ve yaraların sarılması adına atılması gereken adımların maliyetinin de daha yüksek olması gerektiği de açıktır. Ortaya konulan bu destek paketlerinin en önemli kısmını reel sektör firmalarının ayakta kalmasını sağlamaya yönelik adımlar olarak değerlendirebiliriz. Zira tüm dünya ekonomilerinde virüsün ekonomik etkileri ortadan kalktıktan sonra talebin yavaş yavaş canlanacağı düşünüldüğünde üretim yapacak firmaların ayakta kalmış, yani batmamış olması gerekir.
Bu bağlamda, firmaların batmadan ayakta kalması oldukça önemlidir. Öte yandan, bu dönemde özellikle işsiz kalan kişilerin desteklenmesine yönelik de adımlar atılmıştır. Ayrıca, reel sektörün desteklenmesi amacıyla bankaların likidite imkanlarının genişletilmesi ve likiditeye erişimlerinin önündeki engellerinin kaldırılması amacıyla da merkez bankaları tarafından genişletici para politikası uygulamaları da devreye alınmıştır. Pek çok gelişmiş ülkenin merkez bankası faiz oranlarını 0’a veya 0’a yakın seviyelere çekmiştir. Hatta birtakım Avrupa ülkesinde negatif faiz oranları uygulanmaktadır. Bu dönemde faiz politikalarına ek olarak miktarsal genişleme adımları da atılmıştır.
Dünya’yı etkisi altına alan bu koşullarda Türkiye ekonomisi de benzer zorluklarla karşılaşmaktadır. Tüm dünya ekonomilerinde olduğu gibi Türkiye’de de özellikle turizm ve hizmetler sektörünün bu süreçte en çok etkilenen sektörler olmasının beklendiğini söyleyebiliriz. Tabi ki belirsizliğin hâkim olduğu bu dönemde reel sektör üretim ve yatırımları da oldukça olumsuz etkilenmektedir. Ancak şunu da ifade etmek gerekir. Türkiye’de ilk vaka 10 Mart tarihinde tespit edilmiştir. Dolayısıyla özellikle Çin ve diğer Avrupa ülkelerine göre Türkiye bu süreçte koronavirüsün ülkeye girişini engellemeyi başarmış ve bu süreçte de birtakım önlemlerin alınmasını sağlamıştır. Dolayısıyla 2020 yılının ilk çeyreğindeki ortaya çıkması muhtemel daha derin etkilerden de bir bakıma bertaraf edilmesi sağlanmıştır.
IMF’nin 2020 yılı tahminlerinde Türkiye ekonomisinin %5 daralacağı öngörülmektedir. Bu süreçte işsizlik oranının %17,2 olarak gerçekleşeceği tahmin edilirken enflasyon oranının %12 olacağı cari dengenin ise %0,4 fazla vereceği öngörülmektedir. Tabi ki bu süreçte Türkiye ekonomisi de tüm dünya ekonomileri gibi çeşitli badireler yaşayacaktır. Ancak bu öngörülerin de gerek sağlık altyapısının sağlamlığı ile gerekse alınan ekonomik tedbirlerle derinleşmeden bertaraf edilmesine çalışılmaktadır.
Ancak, özellikle mart ayıyla birlikte alınan salgın tedbirleriyle birlikte ekonomik aktivite üzerindeki etkiler ortaya çıkmaya başlayacaktır. Bu süreçte Türkiye’de de hem reel sektör hem de finansal sektörün korunması adına pek çok adım atılmıştır. Hükümet tarafından Ekonomik İstikrar Kalkanı paketi hazırlanarak devreye alınmıştır. Bu paketle reel sektörün içinde bulunduğu durumda işletme sermayesi ihtiyaçlarının karşılanması amaçlanmıştır. Reel sektörün finans kesimi tarafından da desteklenmesi amacıyla merkez bankası tarafından genişleyici adımlar atılmaya ivedilikle başlanmıştır. Ayrıca sosyal devlet anlayışının gereği olarak koronavirüs ekonomik krizi sürecinde aylık gelirinden yoksun kalan kişilere de destekler sağlanmaya devam etmektedir.
Türkiye ekonomisinde ihracatın lokomotifi olan otomotiv sektörü için de ayrı bir parantez açmak yerinde olacaktır. 2019 yılında 180 milyar dolarlık toplam ihracatımızın yaklaşık 26 milyar dolarlık kısmı otomotiv sektörü tarafından sağlanmıştır. 2020 yılına bakıldığında ise otomotiv sektörünün ilk üç ayda yaklaşık 4 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirdiği görülmektedir. Şüphesiz ki, bu dönemde ekonominin genelinde olduğu gibi otomotiv sektörü de talep daralmasından muzdariptir. Ancak koronavirüs pandemisinin etkileri azaldıkça ve şu an içinde bulunulan belirsizliklerin de ortadan kalkmasıyla sektöre olan talebin giderek artacağını söylemek gerekir. Böylelikle, özellikle ekonomik büyümeye katkı sağlayan ihracatın en önemli kalemi olan otomotiv sektörünün de toparlanma sürecine gireceğini ifade etmek gerekir.
Şüphesiz ki koronavirüs pandemisinin sağlık üzerindeki etkilerinin en kısa sürede bertaraf edilmesi en temel arzumuzdur. Bu süreçte sağlık sistemi ayakta kalan ülkelerin de ekonomik olarak daha az etkileneceğini de söylemek gerekir.
Serkan BAKIRTAŞ
TOBFED GENEL BAŞKANI